kaynak
2001 Ekonomik Krizinin Nedenleri

1998 Rusya krizi nedeniyle Türkiye en önemli ihracat ortağını kaybetmiş ve cari gelirlerde ciddi düşüşler meydana gelmiştir. Ardından 1999 yılında iki büyük deprem yaşanmıştır. Bu depremler yalnızca can ve mal kaybına neden olmamış, Marmara gibi Türkiye’nin en önemli sanayi bölgesini kullanılamaz hale getirmiştir. Türkiye ekonomisini derinden etkileyen felaketler, 13 milyar dolarlık kayba neden olmuştur. 2000 yılında ise önce enflasyonu düşürme programı ile canlanma, sonrasında da likidite krizi ile çöküş yaşanmıştır. İşte tüm bu nedenlerle 2001 krizi olgunlaşmış ve nihayetinde patlamıştır.
Şimdi bu nedenlerin detaylarına göz atalım:
1998 Rusya Krizi

1998 kriziyle birlikte ülkemizde faaliyet gösteren Uzakdoğu sermayeli şirketler çekilmeye başlamıştır. Ardından yılın sonlarına doğru Rusya’da ekonomik bunalım büyümüş ve yerel bir krize dönüşmüştür. Bu nedenle de Türkiye, en önemli ihracat ve turizm partnerinikaybetmiştir. Net sermaye akımları negatif seyretmiş, iç borçlanma faizleri yükselmiş ve maliye politikasının sıkılaştırılması büyüme hızını düşürmüştür.
1999 Gölcük ve Düzce Depremleri

2000 Finansal Krizi

Enflasyonu Düşürme Programı, para ve kur politikasından yapısal düzenlemelere kadar geniş bir alanı kapsamıştır. 2000 yılının umutla başlamasının nedeni de bu olmuştur. Tam da istendiği gibi ülkeye sermaye girişleri çoğalmıştır. Ama enflasyonu düşürme konusunda beklenen hız sağlanamamıştır.
2000 yılının başında meyvelerini veren program, sonrasında büyük bir krizi getirmiştir. Reel kur değerlenme eğilimi gösterirken, hızla artan ithalat sonucu dış açık ciddi boyutlara gelmiştir. Bu durum ise bankaların likidite talebini arttırmıştır. Çünkü bankaların aktiflerinin önemli kısmı, Hazine kağıtlarından oluşmaktadır. Tarihler 2000 yılı Kasım ayını gösterdiğinde, likidite sıkışıklığı maksimum seviyeye ulaşmış ve Türkiye yeni bir krizle tanışmıştır; “Likidite Krizi!”
Kasım ayında patlayan Likidite Krizi nedeniyle Ekim ayında % 39 oranındaki gecelik faiz, Kasım ayında % 95’e fırlamıştır. Aralık ayında ise % 183’e çıkarak, büyük bir yıkımın en güçlü ayak seslerinden biri duyulmuştur.
2000 Finansal Krizinin Engellenmesi için Yapılanlar
Adeta “kaş yapayım derken göz çıkaran” program sonrasında dövize yönelik yoğun spekülatif saldırılar; aşırı yüksek faizler ve önemli döviz rezervi kayıplarıyla engellenmiştir. Ayrıca 7,5 milyar dolarlık ek IMF kredisi ile geri püskürtülmüştür.
Kısaca Türkiye döviz kuru çizelgesini, yüksek bir maliyet ile savunabilmiştir. Bu hamle ise daha sonra oluşabilecek benzer bir saldırıya karşı savunma gücü bırakmamıştır.
2001 Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında Yaşanan Siyasi Kriz

MGK toplantısında söz alan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer şu ifadeleri kullanmıştır:



2001 Ekonomik Krizinin Sonuçları

Türk lirasına karşı saldırılar oluşmuş; ama hükümetin bunu kontrol edecek gücü kalmamıştır. Döviz rezervleri hızlı bir şekilde erirken, hükümet 21 Şubat tarihinde kuru dalgalanmaya bırakmıştır. Bu şekilde Kasım 2000’de getirilen Enflasyonu Düşürme Programı’nın sonu gelmiştir.
Dolar kuru bir gecede % 40 artmış ve 680 bin liradan 960 bin liraya yükselmiştir. Resmi devalüasyon yeterli olmamış, 22 Şubat’ı takip eden iki hafta içerisinde 1 milyon 200 bin liraya kadar yükselmiştir. Bu aşamada gelen dalgalı kur sistemi, döviz piyasalarını iyice karıştırmıştır. Karmaşa içerisinde dalgalı kura geçişin yapılmasıyla doların gerçek değerinin ne olacağı bilinememiş ve alım-satım arasındaki fark artışa geçmiştir. En kötüsü de hükümetin bir kriz planına sahip olmadığının anlaşılmasıdır.
Dalgalı kur sistemine geçilmesiyle birlikte dolar borcu olan esnaf ve halk için zorlu bir süreç başlamıştı. Ahmet Çakmak isimli esnaf, Bülent Ecevit’e “Sayın Başbakanım al, ben bir esnafım” diye bağırarak yazar kasa fırlatmıştı. Daha sonra kendisi ile yapılan röportajdan kısa bir bölüm sizlerle:
2001 krizinin en ağır sonuçlarından birisi de faizlerin ve enflasyonun iyice yükselmesi olmuştur. Dalgalı kura geçilmesiyle birlikte piyasalardaki belirsizlik de artmıştır. Türk lirasının devalüe edilememesi, bankaların açık pozisyonlarını yükselterek, finans sektöründe hassaslığı arttırmıştır. Reel sektöre açılan kredilerde kısıtlamaya gidilmiş, yeni kredi imkanları ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle de hem finansal hem de reel sektör, krizi en şiddetli yaşayan taraf olmuştur.
2001 yılında patlayan kriz ile Türkiye ekonomisi, 19 Şubat’tan itibaren 1 hafta içerisinde en kötüsünü görmüştür. Bu 1 haftada yaşananlar:
– 21 Şubat ‘Kara Çarşamba’ olarak tarihe geçmiştir.
– İki günde % 57’ye varan devalüasyon yaşanmıştır.
– Faiz oranları % 7500’e kadar fırlamıştır.
– 15 bine yakın şirket iflas etmiş ve psikolojisi bozulan işverenler arasında intihar edenler olmuştur.
– Bankacılık sistemi kilitlenmiştir.
– Ödemeler sistemi ilk defa arka arkaya dört gün çalışmamıştır.
– Aşırı yüksek faizler, sıcak para girişini arttırmıştır. Bu geçici paranın arbitraj amacıyla kısa süreliğine ülkeye girip çıkması, mali piyasalarda dalgalanmaya neden olmuştur.
– Hükümete ve ekonomi yönetimine olan güven sarsılmış, hatta yok olmuştur.
– Türkiye, güven kaybetmiş ve kredi notu düşürülmüştür. Böylece yabancı yatırımcı da desteğini çekmiştir.
– İki günde % 57’ye varan devalüasyon yaşanmıştır.
– Faiz oranları % 7500’e kadar fırlamıştır.
– 15 bine yakın şirket iflas etmiş ve psikolojisi bozulan işverenler arasında intihar edenler olmuştur.
– Bankacılık sistemi kilitlenmiştir.
– Ödemeler sistemi ilk defa arka arkaya dört gün çalışmamıştır.
– Aşırı yüksek faizler, sıcak para girişini arttırmıştır. Bu geçici paranın arbitraj amacıyla kısa süreliğine ülkeye girip çıkması, mali piyasalarda dalgalanmaya neden olmuştur.
– Hükümete ve ekonomi yönetimine olan güven sarsılmış, hatta yok olmuştur.
– Türkiye, güven kaybetmiş ve kredi notu düşürülmüştür. Böylece yabancı yatırımcı da desteğini çekmiştir.
Bir haftalık süreçte yaşanan bu gelişmelere ek olarak;
– İşsizlik oranı büyük artış göstermiş ve 1,5 milyon kişi işini kaybetmiştir.
– Milli gelir, 200 milyar dolardan 140-150 milyar dolara kadar inmiştir.
– Kişi başına yıllık gelir, 1083’er dolar azalmıştır.
– Türk lirasının alım gücü, 3’te 1’e düşmüştür.
– Ekonomi, % 8,5 oranında küçülmüştür.
– Enflasyon % 70’i aşmıştır.
– Milli gelir, 200 milyar dolardan 140-150 milyar dolara kadar inmiştir.
– Kişi başına yıllık gelir, 1083’er dolar azalmıştır.
– Türk lirasının alım gücü, 3’te 1’e düşmüştür.
– Ekonomi, % 8,5 oranında küçülmüştür.
– Enflasyon % 70’i aşmıştır.
2001 krizinin etkileri orta vadede ciddi zararların görülmesine neden olmuştur. Çare ise IMF’de aranmıştır. Dünya Bankası Başkan Yardımcılarından Kemal Derviş, Türkiye’ye getirilmiş ve ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı görevi verilmiştir. Ardından kısa süre içerisinde Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”yürürlüğe girmiş ve olumlu etkileri görülmüştür.
Kriz Sonrası Kemal Derviş’in Ekonominin Başına Geçmesi

– Bankacılık sektörüyle ilgili önlemler alınacaktır.
– Döviz kuru ile faize istikrar kazandırılacaktır.
– Ekonomi dengeleri yeniden planlanacak, ikinci yarıda büyümeye geçilecektir.
– Döviz kuru ile faize istikrar kazandırılacaktır.
– Ekonomi dengeleri yeniden planlanacak, ikinci yarıda büyümeye geçilecektir.
Kurtuluş planı sonrasında IMF’ye niyet mektubu verilmiştir. Mektupta; iktisadi etkinliği sağlayacak reformların yapılacağından ve enflasyonla mücadelenin gerçekleştirileceğinden bahsedilmiştir. Gelir dağılımı ile ilgili adaletsizliğin ortadan kaldırılacağı, sürdürülebilir büyüme ortamının oluşturulacağı taahhüt edilmiştir.
Mektup sonrasında TBMM’den 15 tane Derviş Kanunu olarak adlandırılan kanun geçmiştir. Bunların en önemlileri;
– Şeker Kanunu
– Telekom Kanunu
– Bankalar Kanunu
– Vergi Kanunları
– Elektrik Piyasası Kanunu
– Türk Sivil Havacılık Kanunu
– Sendikalar Kanunu
– Hazine arazileriyle ilgili kanunlardır.
– Telekom Kanunu
– Bankalar Kanunu
– Vergi Kanunları
– Elektrik Piyasası Kanunu
– Türk Sivil Havacılık Kanunu
– Sendikalar Kanunu
– Hazine arazileriyle ilgili kanunlardır.
Kanunların en temel özellikleri ise özelleştirmeler ve rekabetin arttırılması olmuştur. Bu kanunların çıkarılması ve uygulanması aşamasında birçok bakan istifa etmiştir. Kemal Derviş’in planı ülkeye istikrar getirmiştir ve krizin üstünden 6 ay geçtikten sonra ihracat % 13 artış göstermiştir. İthalatta ise % 16 oranında daralma olmuş, turizm gelirleri artmıştır. Dış ticaret açığı ile cari açıklarda azalmalar yaşanmıştır. Bu şekilde ülkede uygun ve olumlu ortam oluşmuştur.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen medya hükümetin üzerine gitmeye devam etmiştir. Ayrıca Saddam Hüseyin‘in iktidarının sona erdiği Irak Savaşı öncesinde hükümetin ABD’ye destek vermemesi, hükümet içindeki hükümeti yıkma planları, erken seçimi beraberinde getirmiştir. Seçimlerde AKP tek başına iktidar olmuştur ve koalisyon hükümetinin bıraktığı olumlu göstergeler devam etmiştir.
Belki de Türkiye’nin yıllarca geri gitmesine neden olan 2001 krizi, rakamsal boyutlarıyla bu şekildedir. Bu krizi yaşayan vatandaşlar ise çok daha acı sonuçlarını görmüştür. İki maaşla iyi bir hayatı olan aileler, geçim sıkıntısı çekmeye başlamıştır. Faizlerin ve enflasyonun yükselmesiyle, vatandaşın sahip olduğu kredi borçları katlanmış, ödemek imkansız hale gelmiştir. Birçok ailenin çöküşüne neden olan böyle bir krizin yeniden patlak vermemesini diliyoruz.
2001 Krizi ile ilgili Gazete Manşetleri
Krizin öncesinde ve sonrasında yaşananlarla ilgili atılan gazete manşetlerini de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Milliyet Gazetesi 20 Şubat tarihli gazetesinde MGK toplantısında yaşanan kavganın sonucunu böyle paylaştı:

Radikal Gazetesi’nde ise Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor manşeti dikkat çekmişti.











Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme